SSevgili Sutay-1

0102

 

 

       Bir zeytin ağacı çiz ki;yaprağını göreyim...

Sevgili Sutay;

Sayfalar, kalemler, silgiler ve sen... Sen; yaşadıkların, yaşayamadıkların... baktıkların, bakamadıkların, gördüklerin ve anladıkların... Ve sen de kalan anlatamadıkların. Bir de anlayamadıkların var ya! Mutluluklar hüzünler. Bir sonraki deneyimlerde değişip gelişenler, değişemeyenler ya da değişip gelişemeyenler. Kısaca öncekiler ve sonrakiler...

İstediğini karalayabilir, silebilir ve yeniden istediklerini yapabilirsin. Ancak yükün, yüreğin ve aklın ne kadarına müsaade edebilecek? Hele özenle ayıklayıp ta kendine sakladıkların! Ve hatta kendine bile söylemeye çekindiğin ya da söylemeye kıyamadıkların, zor değil mi? Çok zor be Sutay, çok zor. Haa, unutmadan, ”asla yok!keşke yok!”

Güzel olan; güzeli güzelliklerle güzel ile paylaşabilmek. Bu güzel her zaman ve her yerde var. Hatta “zamansız ve mekansız da var!” Ne yazık ki bu güzel herkeste yok. Şuna inan ki “bu güzel bizde var.”

Bu güzel imkanlarla tanımlı değil. Bu güzeli biz besleriz yüreğimizde ve biz sunarız. Ancak layık olana... Bu güzel sayılı da değil, bu güzellikleri birden fazla tekrarlayabilmemize rağmen ne var ki bu güzellikler sınırlı. Yine bizlerle sınırlı, nefesimizle sınırlı ve tabii yüreğimizle sınırlı.

Aslında bu sınır “zaman” ile daha da sınırlı... ”Doğru zamanda,doğru yerde,doğru insanlar ve doğru yaşamlarla”. Yaşamdan bahsetmişken, hayatta her şeye ama her şeye birden fazla sahip olma ya da kullanma şansımız var. Ancak yaşamı bir kere, ama sadece bir kere kullanma hakkımız var... Eğer yaşam bir denge unsuruysa, o denge bu noktada olsa gerek.

 

 

 

         Bir deniz çiz ki;yunusları göreyim...

Sevgili Sutay;

Mevsimler gibi yani... Önce kardelenler buyur eder papatyaları. Ardından yağmurlar başlamalı... Kana kana içmeli toprak ana. Sakın ha, kendi için barındırmaz yağmuru koynunda. Can yürütür doğaya, damarlarında saklar bir kısım. Her çıkrık dönüşünde doğumlar sunar mutlu yüzlere..Anlayış bu ya cevap verir doğa. Yemyeşil bir çarşaf serer. Tomurcuklar gözlenir, çiçekler, kozalaklar renk renk zaman sonra. Seviler uç verir tek tek, serpiştirir sevileri her bir dala örter mavi yorganıyla, sevilerini korur.

Denizi sunar... ormanı,güzeli çirkini ile koyun koyuna. Otlaklar yavrular meler kuzular. Coşar doğa bal işçilerine... Taylar yarışır kelebeklerle, ürperip sinmiştir bir nazlı çiçek! Belli ki korumasız ürkek mi ürkek...

Yüreklendirir güneş sürekli gülümser... Kıpraşır yürekler yürekler büyür, kuşlar tüner dalında sevda türküleri söyler. Gövdesinde kurtlar, haşaratlar ağacın ve sevgililer gölgesinde, büyür yürekler tartamaz!

Güneş yüklenir yüklendikçe, seviler renklenir... tartamaz bedeni, düşer kucağına toprak ananın... Bazen de çat diye ayırırlar dalından... anlayamazsın...

Denge bu ya! Kavurur yakar sanırsın bedenini güneş karşı koyulmaz, davetkardır deniz yüreğini sunar mavinin koynunda yatırır, kumsal ise kızgın.

Sen bir palmiye ağacının dibinde, deniz köpük köpük, kumlar nemli kumlar kızgın. Dalarsın uzaklara ta uzaklara! Batışını seyre dalarsın akşam güneşinin. Mimikler dans eder yüzünde, bir öyle bir böyle. Batar akşam güneşi sevinçlerinle. Daha bir çökersin başın düşer koynuna... Öfkelenirsin ya! önünde deniz,ardında upuzun kumsal ve palmiye ağacı bir de kum taneciği.

Ayağına takılır deniz yıldızı, ürperirsin. Önce kıyamazsın dokunmaya bırakmak istemezsin ya sonra. Beraberce seyre dalarsın batan akşam güneşini palmiye ağacının altında. Belki de son kalp atışlarıdır deniz yıldızının mutlu insana. Mümkün olduğunca gizler sıklaşan soluğunu deniz yıldızı, bedeni soğur fark edersin ve hüzünlenirsin onsuzluğa daha bir koynuna alırsın. Kaybetmek istemezsin yakalamışken mutluluğu. Doğrulursun, uzaklaşmak istersin yüreğine sığdırmak istediğin deniz yıldızıyla. Ancak o can ona aittir. Hayatta ona... Karidesler saldırsa da her yanından, sırtını yapıştırsalar da derinliklerde bir yere ve koparsalar da her bir kolunu, yaşam onun yaşamı son nefese kadar her anını tatmalı ve bırakıverirsin suya kıpırdayamaz. Dalgalar sürükler sana ve çözülür dizlerinin bağı, çömersin yanı başına, avuçlarına alırsın yetmez deniz suyu, düşer bir damla senden bir damla daha... Gözlerin kapalı beklersin ve yine beklersin... Sonra bir küçücük el dokunur parmaklarına... iki, üç, beş. Küçük bir sevgi yumağı sarar ellerini gözlerin büyür ve çekersin avuçlarını sudan. El sallaşırsınız o mutlu sen  o ağlamaklı...

Döner yürürsün kumsalı boylu boyunca, kalbin sende belki ama yüreğin farklı... Yürürsün kumsalda gözlerin yaşlı...

Başka bir deniz yıldızı görürsün, bir tane daha, üçer beşer gördükçe yığınlaşır. Düşünmeden koşarsın tek tek ikişer beşer avuçlarca bırakırsın suya. Bir dalga oluşur sallanan kollarda, sen koşarsın diğer deniz yıldızına,ağlayamazsın... Palmiye ağacı ve sen tek başına...

 

 

 

       Bir gökyüzü  çiz ki; güvercinleri göreyim...

 

Serinlik çöker, aldırmazsın. Gökyüzü berrak, ayışığı okşar yüzünü. Hafiften başını kaldırırsın göz göze gelirsin. Işıl ışıldır ayışığı, neredeyse lekesiz. Şaşkın bakarsın, anlayamazsın... Saçar mutluluğu her yana deniz duyumsar. Sevişirler gecenin koynunda yakamozlar oynaşır...

Pür dikkat izlersin ya anlam veremezsin. ”Yükü olmalı” diye geçirirsin içinden. Bu güleçlik bu ışıklık! Saklıyor ardında yükünü. Daha bir izlersin, kare kare. Görebilirsen eğer; anlarsın ki, ay ışığında saklı...

 

Sevgili Sutay...

İyi ki varsınız!..

Saygılarım hayatınıza ışık, sevgilerim yaşamınıza renk katması dileğimle....

 

 

              Öyle bir şey çiz ki; sizi göreyim...

 

 

Boş çerçevelerde gördüklerini ya da düşündüklerini yazabilir veya çizebilirsin!

İnsanlığa inanan ve insanca yaşayan insanlara saygılarımla...

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.